31 Mayıs 2011 Salı

baskın basanındır

Hayatım darmaduman olmuş gibi. Birisi kalbimi eline almış da avuçları arasında sıkıyor gibi. Boğuluyorum. Canım acıyor. Onlar sıktıkça içimde kırıklar oluşuyor canımı yakıyor sanki.
Yazıyı ekleyişimden 1 saat sonra aradım ve bittiğini söyledim. Böyle bişi olmadığını söyledi, inkar etti, ikna çalışmasına girişti. Telefonu kapatıp otobüse atladım ve 2 saat sonra kapılarının önündeydim. Ve evet kız evdeydi. Benim kadar kıskanç bi insan için sevgilisinin bi kızla aynı evde yaşaması ne demek anlatamam bile. Şu an yazarken bile saç diplerim acıyor. Bunu da geçtim, ev halkı olarak beni enayi yerine koyup bunu bunca zaman saklamış olmalarına hiç katlanamıyorum. Eve girdiğimde halim berbattı. Yağmurda sırılsıklam olmuştum ve makyajım akmıştı yüzüm gözüm simsiyahtı. Korkunç görünüyor olmalıydım. Eğilip converse'lerimi çözecek halim bile yoktu. Beni öyle görünce çok korktu. Ayakkabılarımı çözdü. Eve girdiğimde bağırıp çağıracak gücüm yoktu. O kız evdeydi ve bu benim için o kadar büyük bi hayalkırıklığıydı ki. Güvendiğim adamın bilmem kaçıncı hatasıydı. Yazmaya mecalim yok. Anlatmak o anları tekrar yaşamak gibi. O kadar garip bir gün ve geceydi ki, ben yaşamadım sanki. Sanki bi aşk filminin en gerilimli sahnesini izlemiş gibiydim o anlarda. Unutmak istiyorum. Canım acımasın artık lütfen!

29 Mayıs 2011 Pazar

blog açtım hayatım değişti bok oldu bitti

kocaman eller boğazımda nefes alışıma engelken, ben bigün geleceğine inandığım hayallerime sarılıyorum. lili'ler yaşamalı çünkü.

bu blogu açarkenki niyetim çokça sevdiğim adamla ilgili başıma gelen her türlü güzel olayı anlatmak ilişkime yalnızca olumlu taraflarından bakmak ve mutlu olmaya çabalamaktı. hep mutlu düşünürsem mutlu olurdum çünkü. öyle olmadı.

bu ay bu hafta ve hatta özellikle bu gece hayatım kökten uca değişiyor. diğer değişkenleri geçip yalnızca şunu anlatmak istiyorum; sevgilimi terkediyorum.

bi yerde okumuştum, giden değil kalandır terkeden, giden de bu yüzden gitmiştir zaten.

ne haklı bi cümle. ne doğru.

hayatınızda görmüş görebileceğiniz en kıskanç insanım. sevgilimi dişi sinekten bile kıskanabilecek potansiyele sahibim. ve bu adamla 1 senedir evlerine girip çıkan kızlar yüzünden tartışıp duruyoruz. her seferinde dikkat edeceğine benden habersiz bir şey yapmayacağına dair sözler veriyor. ve bu gece öğreniyorumki 3 kişi yaşadıklarını zannettiğim evlerde 1 aydır 5 kişi yaşıyorlarmış ve eklenen iki kişi bi çift. daha da ötesi benim nefret ettiğim bi çift.

tüm bunların olmasına sebe olan bi arkadaşı var ama kimseye kızmıyorum. kızdığım tek insan sevgilim. beni bu kadar iyi tanırken bunu benden sakladı. hem de 1 aydır!

geçen sabah konuşurken kahvaltı hazırlıyorum dedi, biraz sonra arkadan bi kız sesi, "bunlar harika olmuş yaaa" diye. kim diye sordum. ya blabla ile sevgilisi kahvaltıya geldiler dedi. meğersem adamlar orada yaşıyormuş ve beyimiz bana yalan söylüyormuş!

yemin ederim yok böyle bi olay. ne hissedeyim ne düşüneyim bilmiyorum. tek bildiğim 1 saat sonra arayıp onu terkedeceğim. sonrası için hiçbir şey düşünemiyorum. sanki sonrasında ölcekmişim gibi. sonrası yok. sonrasında dünya duracakmış, film orada bitecekmiş gibi. bunca sene çabaladığım tam herşey düzene giriyor diye düşünürken kaç bininci defa aynı hatayı yaptığı için bitirdiğim bi ilişki. çok garip.

kafam saman yığını gibi. hissedemiyorum, düşünemiyorum en kötüsü uyuyamıyorum.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

ilk yazım..

Hayatım boyunca en çok sevdiğim insan olma onuruna sahip olan bir adam var hayatımda. Ve bu adam hayatımın her güzel geçmesini dilediğim gününü zehir etmekte bir numara. Son olarak mezuniyet balomu da mahvetti ve ben bu blogu açtım. Çünkü artık başını şişirebileceğim insanlar olmayacak hayatımda, çevremde. Evime dönüyorum, okulum bitti. Artık yazıcam ve bu şekilde rahatlamaya çalışıcam. Bu da benim kendi terapi yöntemim. Her özendiğim günü 4buçuk senedir istisnasız zehir etti, burnumdan getirdi. Sonra kıskanıyorum dedi. Ben affettim. İnsanlar nasıl katlandığıma şaşırırken ben sevmeye devam ettim.