20 Eylül 2011 Salı

bu işte bir tuhaflık var

"seni sürekli yanımda istiyorum, ömrümün her dakikasını seninle geçirmek istiyorum, şu anda da yanımda olmanı istiyorum, sana sarılmak istiyorum" diyor sevgili, sonra da "ama bu özlemek mi bilmiyorum, değil bence" diye ekliyor. özlem anlayışını merak ediyorum. günlerdir "neden gittin keşke gitmeseydin gerekirse birlikte eve çıksaydık" diyen başımın etini yiyen adam "seni özledim" dediğimde "ben özledim mi bilmiyorum" diyor.

18 Eylül 2011 Pazar

her şey bu kadar güzel gidemezdi, bilirdim. nazara delicesine inanırken neden her sorana anlatırım ki. evet, bir uyku arası "seni özledim"e gelmeyen cevap beni bunca kıran. sonrasındaki "ben zor özlerim biliyorsun" da tuzu biberi. bazen oturup düşündüğümde, çok sevmek mi yoksa çok sevilmek mi diye, sevmeyi seçiyorum her seferinde. o zaman üzülmek dertlenmek yersiz. sevmek sevilmekten daha zor daha uğraşlı. aklıma gelip beni çıldırtan geçmiş olaylar oluyor bazen, kızıyorum kendime, sen seçtin bunu diyorum, evet ben seçtim, ben sevdim, ben affettim. ama diğer yandan bunu kendime yalnızca ben söyleyebilirim. kimse bana "sen seçtin mızıldanma" diyemez. ben kimseye söylemem çünkü. kimseyi yargılama hakkına sahip değilim. kimse de beni yargılama hakkına sahip değil. bazen bu sebepten sustuklarım oluyor. kimseyi kendi dertlerimle boğmak istemiyorum. çünkü insanlar sadece dinlemiyor, illa yorum yapıyor, iyiliğimi düşünen yorumlar olsa dahi sevdiğim için yargılanmaktan hoşnut değilim. seviyorum ve karını da zararını da görüyor razı geliyorum.

17 Eylül 2011 Cumartesi

o kadar sıkılganim ki bu aralar. içim sıkıntı dolu. oysa ters giden hiçbir şey yok. sevgilimi özledim sadece. hayatım istediğim seyrinde ilerlerken her şey planlarıma uygun devam ederken sadece hayatımdan bi sene daha kaybettiğim için üzülüyorum. ve bu sıra yoğunluktan sebep arkadaşlarımla pek görüşemedim. hoş görüşecek doğru düzgün arkadaşımda yokki burda benim. ama yine de ne bileyim. olsa iyi olurdu heralde. ne çok sevgilimden bahsetmişim ben blogda başka hayatım yokmuş gibi. oysa var başka hayatım. ama şu sıra sadece ona takıntılıyım. uzak kaldık ve kalıcaz da bu sene. bunalıyorum bu sebepten. şu an da boğulmak üzereyim. içimdeki fırtınaları bastırıyorum umarım olmadık bi yer ve zamanda patlak vermez.

14 Eylül 2011 Çarşamba

her ayrılık gözyaşı şimdi bana

El ele yürüdüğümüz sokaklar bize ait değil. Artık.
En güzel anılarımızı barındıran, özgürlüğümüzü haykıran bu şehirde yaşamak için, çabalamaktan söz ediyorsun.
Sevinirim biliyorsun. Ama bilmediğin; Yanımda olduğun sürece her şehir güzel bana.

Varlığın öncekilerden farklı. Bu sefer kısıtlı. Gideceksin.
İşte bu yüzden her ayrılık gözyaşı artık bana.

seni özlüyorum sevgilim bu özlemler bize fazla.

10 Eylül 2011 Cumartesi

yalancının önde gideniyim

okulum bir yıl uzadı ve ben herkese formasyon alıyorum diye yalan söylüyorum. anneme babama bile. bu sene evde nasıl ders çalışıcam bilmiyorum salak değiller o derslerin formasyon dersi olmadığını anlayacaklar. şu ana kadar tam 3 adet severek yapabileceğim hatta bayılacağım işi reddettim. neden? çünkü diplomam yok! insanlara "bu sene dinlenicem, formasyon bitince düşünücem iş" demekten sıkıldım. aslında çalışmayı delicesine istiyorum. uyduruk bi işte bile olsa istiyorum ama uyduruk bi işe girip dikkat çekmekten korkuyorum. "neden bunları istemedin de bunu yapıyosun" diyecekler. of ne zor iş. tezimi yazmadım henüz dedim diplomam yok dedim babama. e yaz o zaman dedi. ekim başı kampa giriyorum. aslında eylülde girmem gerekiyordu ama o kadar doluki haftalarım. ancak eve gelip uyuyorum. çalışmak istiyorum, diplomam yok, para kazanmam lazım, kendi paramı kazanmam lazım, çıldırıyorum. kredi kartı borçlarım var. babamdan para isterken utanıyorum. açıköğretim, açıklise, okul dersleri, kpss hazırlık. bunların hepsini birden yapabilmem için de çalışmamam lazım aslında. sevgilim borçlarımı hallediceni söledi ama of ya. gerçekten kafam çorba ve kimseden akıl alamamak boğazımı sıkıyo sanki.

6 Eylül 2011 Salı

en çok sen yanımdayken huzurlu uyuyormuşum, bunu anlıyorum.

çok üşüdüm.

şimdi kalksam oturduğum yerden yaklaşsam kanepeye sana sokulsam.
"şu haline bak, üşümüşsün yine, yarı çıplak gezersen bu havada olacağı bu tabi" diye söylensen,
kalksan yerinden,
gidip hırka getirsen bana,
çorap getirip giydirsen.
sarılsan.

"havalar sıcak değil, gezme böyle yarıçıplak, hasta olacaksın bak" desen tekrar en yumuşak sesinle.
"boğuluyorum kalın giyinince" desem yine kızsan.
bi daha ve bi daha.

o kadar çok özledim ki seni. cümle kuramayacak kurduklarım dilimi dolayacak kadar çok özledim.

susadım deli gibi.
bu evde susadığımı anlayıp ben söylemeden getirenler yok ki.
bu evde ben sıkıldım diye kanalı değiştirenler yok.

yorgunluktan ölüyorum ve hayal ettiğim tek şey sana sarılarak uyumak.

1 Eylül 2011 Perşembe

sims zamanı çocuklar

Hasta olmaktan yalnızca yanındayken hoşlandığım sevgilim bu gün benden kilometrelerce uzakta uzaklığı fırsat bilip beni hasta halimle bırakıp denize gitmeye karar vermişti ki "hasta olursun inşallah" beddualarımdan tırsıp tırıs tırıs geri döndü.
Lanet öksürük yapıştı yakama bırakmıyor. Komşumuzun bilmiş kızına katlanmak adına çok çaba sarfetsem de, "ara beni dayanamıyorum" mesajları gönderdim bi kaç kişiye. Dönen sevgilim oldu. Ama beyimiz yemekte olduğundan telefonu masaya koydu ve "sen bizi dinle madem" dedi, 23 dakika 8 saniye usanmadan dinledim. Annesinin sesini duydukça içim ezildi. Evet annesinden dahi kıskanıyorum. Ne zaman yenebilcem bu hissi acaba?
Sims beni bekler, uçtum.